Kırım Sürgünü

Kırım Sürgünü haberinin gerçek görüntüsü.

Yazdır

2023-05-23 12:31

 KIRIM TÜRKLERİNİN KARA GÜNÜ;

 

Biz Kırım'dan çıkkanda

Kar yağmadı kan aktı

Anam babam kızkardaşlarım

Közleri dolu yaş kaldı

 

Değerli misafirler, hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Hoş geldiniz.

 

Kırım Türk Sürgün ve Soykırımının 79. Yılında, 18 Mayıs 1944’de başlayıp yıllar boyu devam eden felaketler neticesinde hayatını kaybeden binlercekandaşımı rahmet ve saygıyla anıyorum.

 

1944 sürgününün suçluları ile aynı zihniyeti paylaşanlara güzel Kırım’ın işgalinin devam ettiğini bir kez daha hatırlatarak konuşmama başlamak istiyorum.

 

Anadolu’dan sadece 320 km. kuzeyde, Karadeniz kıyısında bulunan Kırım yarımadası Türkünöz vatanıdır.

 

Türk, Kırım’a Anadolu’dan yüzyıllarca önce 8nci yy.da gelmiş, 4. Yüzyıldan itibaren yerleşmeye başlamıştır. Kıpçaklar, Hazar İmparatorluğu, Altın Orda İmparatorluğu ve nihayet Kırım Hanlığı Kırım yarımadasında hâkimiyet sürdürmüş, Kırımı Türk vatanı yapmış Türk devletleridir.

 

Osmanlı İmparatorluğuna ittifak yolu ile bağlanan Kırım Hanlığı, uzun yıllar kudretli bir devlet olarak dünya siyasetinde yer almıştır. Kırım orduları üç yüzyıl boyunca üç kıtada Osmanlılar ile birlikteat koşturmuştur.

 

Kırımda birinci sarsıntı Kırım’ın Rusya tarafından işgal edilmesiyle yaşanmıştır. Çarlık Rusya’sının 1783 yılında Kırım’ı ilhak etmesiyle ve Kırım’ı Türklerden temizlemeye yönelik sistematik baskı ve zulümlere başlaması neticesinde 1 milyon 800 bin kişi 1783-1922 yılları arasında Anadolu’ya göç etmiştir.

 

Bütün bunlara rağmen, 20nci yüzyıl başlarında bütün Türk Dünyasını etkileyen bir milli uyanışı başlatan ve Aralık 1917 yılında Türk tarihinde ilk olarak bir cumhuriyeti hem de gerçek demokratik bir parlamentoyu kuran Kırım Türkleri, bunun bedelini işgali altına girdikleri Sovyet hâkimiyeti altında tarifsiz zulüm ve kıyımlara maruz kalarak ödemişlerdir.

 

İkinci büyük sarsıntı ise Kırım Türkleri 18 Mayıs 1944 gecesinde tarihî yurtlarından hayvan vagonlarına bindirilerek Sibirya ve Orta Asya’ya sürgüne gönderilmesiyle yaşanmıştır.

 

Kırım Türkleri 18 Mayıs 1944 yılında hafızalardan hiçbir zaman silinmeyecek, bir insanlık dramı ile karşı karşıya kalmışlardır.

 

İkinci Dünya Savaşı başladığında Nazi Almanya’sı Kırım’ı işgal edince Kırım Türklerini bir kısmı esir düşerek zorla Alman ordusuna katılmak zorunda bırakılmış,  bir kısmı da Alman sanayisinde işgücü olarak kullanılmak üzere Almanya’ya götürülmüştür.

 

Bu durumu Almanlara yardım etmek olarak değerlendiren zalim Stalin, 11 Mayıs 1944 yılında Türklerin Kırım’dan sürülmesi kararını vermiştir.

 

Kırım’da bütün halkı topraklarından çıkaracak olan sürgün operasyonun tarihi, yayınlanan kararnamede 20 Mayıs olarak tayin edilmiş olmasına rağmen, bu tarih Devlet Güvenlik Komitesi Başkanı Lavrenti Beriya’nın talimatıyla iki gün öne 18 Mayıs’a alınmıştır.

 

 17 Mayıs’ı 18 Mayıs’a bağlayan gece Kırım’ın her yerinde aynı anda evler basılarak sürgün başlatılmıştır.

 

Sovyet askerleri, sabaha karşı üç sularında Kırım Türk ailelerinin evlerine zorla ve ellerinde silahlarla girerek uyumakta olan bu insanları yataklarından kaldırarak dışarı çıkarmışlar, elleri havada duvarlara dizilen halka, “on beş dakika içinde yolculuk için hazırlanın, elinizde taşıyabileceğiniz neyiniz varsa yanınıza alın.” diyerekevlerini terk etmelerini emretmişlerdir.

 

Korku, çaresizlik ve endişe içerisinde bekleyen insanlar Sovyet askerlerin taşkınlıklarına maruz kalmışlar, sürgünü gerçekleştirmekle görevli askerler bu görevlerini yerine getirmek dışında halka rahatsız edici taşkınlıklarda ve tacizlerde bulunmuşlardır.

 

Bu askerlerden bazıları yaşlı kadınları, acıdan çılgına dönen, aklını kaybeden insanları kaçmaları için serbest bırakmışlar ve daha sonra arkalarından kurşun yağdırarak onları zalimce öldürmüşlerdir.

 

Kadın-erkek, genç-yaşlı, çocuk demeden bütün Kırım Türklerini hayvan vagonlarına tıkarak, kapılarını da üzerlerine kilitleyerekKırım’da tek bir Kırım Türkü bırakmamacasına sürgüne başlamışlardır.

 

O gece, Kırım yarımadasında tanyeri kana bulanmış olarak ağarmış, insanlık tarihinin en gaddar, en merhametsiz ve insanlık dışı kanlı ve zalim bir sürgünü gerçekleştirilmiştir.

 

Bunun için 18 Mayıs 1944 tarihi bir soykırım ve matem günüdür. Bu gün, Kırım Türkleri ile Dünya Türklerinin birleştiği,  Kırım Türklerinin vatanına dönmek ve orada yaşamak için mücadele etme azim ve kararlığını sergilediği bir gündür.

 

Bu sürgünde Kırım Türklerinin toptan yok edilmesi amaçlanmıştır. Bu sürgün her birinde oturacak yer dahi kalmayacak şekilde 300’ü aşkın insanın doldurulduğu hayvan vagonları içinde 20-25 gün hemen hiç kapıları açılmaksızın, hiç yemek verilmeksizin, cesetler dahi boşaltılmaksızın gerçekleştirilmiştir.

 

Orta Asya, Urallar ve Sibirya’dakiyolculuk süresinde ve toplama kamplarında ağır şartlar altında yaşamak zorunda kalınmış, sürgün yolculuğu ve izleyen yıllarda 400 bin den fazla KırımTürkü’nün yarıya yakını hayatını kaybetmiştir.

 

Sürgün sebebiyle boşalan bölgelere 1944’ten itibaren Rus ve Ukraynalılar yerleştirilmiştir.

 

Sürgünde görevli Serov ve Kobulov isimli devlet görevlilerinin son telgrafı 20 Mayıs’ta Devlet Güvenlik Komitesi Başkanı Beriya’ya ulaşmış, 18 Mayısta başlayan Kırım Türkeri’nin sürgün operasyonunun 20 Mayıs saat 16.00’da sona erdiğini bildirilmiştir.  Telgrafta toplam 180.014 kişinin 67 katara doldurularak bölgeden çıkarıldığı, bunlardan 63 katarda bulunan 170.287 kişinin gitmeleri gereken yere gönderildiği, geriye kalan dört katarın ise aynı gün yola çıkacağı bildirilmiştir.

 

Telgrafta ayrıca Kırım Rayon askeri komiserliklerinin askerlik çağında olan 6.000 Kırım Türkü’nü askere sevk ettiği, bunların kızıl ordu üniforması ile savaşa gönderildiği belirtilmiştir.

 

Vatana ihanet gerekçesiyle sürgün edilen bir topluluktan hâlâ orduya asker kabul edilmesi Sovyet Devleti’nin bizzat kendisi tarafından ileri sürülen sürgün gerekçesiyle düştüğü çelişkiyi açıkça ortaya koymaktadır.

 

Diğer taraftan Beriya’nın emri doğrultusunda 5.000 Kırım Türkü’nün Moskova kömür madenlerine çalışmaya gönderildiği ifade edilmiştir.

 

Bu faaliyette, 112.078 aile (423.100 kişi) sürülmüş ve sürülenlerin 200.000’i çocuktur. Sürgün yolculuğunda 195.471 kişi ölmüştür. Sürgüne gönderilenlerin Kırım’da bıraktıkları 1 milyar 405 Milyon rubleye Sovyet hükümetince el konulmuştur.

 

Bu sürgün tek kelime ile insanlık vasıflarından uzak Stalinin gazabı olmuştur.

 

Sovyet yetkililerin, operasyonun başarıyla tamamlanmasından büyük memnuniyet duydukları, 19 Temmuz 1944’te bu “başarının” şerefine düzenledikleri büyük bir kutlama töreniyle belli olmaktadır.

 

Bu tören esnasında, bu operasyonda görev alanlara çeşitle madalya ve nişanlar verilmiş, tören büyük bir coşku ile devam ederken, Kobulov’a ulaşan bir haber, henüz Kırım Türklerinin tamamen bölgeden çıkarılamadığını, dolayısıyla operasyonunun tamamlanmadığını duyurulmuştur.

 

Azak Denizi ile Sivaş arasında yer alan ve halkı balıkçılık ile tuz üretiminde çalışan Arabat köyündeki Kırım Türk halkının sürgün edilmesi unutulmuştu.

 

Böyle bir unutkanlığın yaşanması ve bunun sürgün operasyonunun tamamlanması şerefine tertip edilen bir kutlamada duyulması Kobulov’u oldukça rahatsız etmiş olmalı ki, iki saat içinde orada tek bir Kırım Türkünün kalmaması yönünde adamlarına emir vermiştir.

 

Elde yük katarlarının olmaması üzerine Arabat’taki bütün Kırım Türkleri büyük ve eski bir gemiye bindirilerek mahzene kapatılmış, daha sonra gemi denizin en derin yerine getirip ambar kapaklarını açarak gemi içindeki insanlarla birlikte alçakça batırılmıştır.Bu faciadan sağ kurtulan tek bir kişi bile olmamıştır.

 

Sürgüne gittikleri bölgelerde pek çok aile dağıtılmış, gittikleri ülke halkı daha önceden şartlandırıldığı için Kırım Türklerine kötü muameleler yapılmıştır. Özellikle Özbekistan olayları oldukça düşündürücüdür.

 

Çok kötü yaşam koşullarıyla karşı karşıya bırakılan Kırım Türkleri, bir yandan açlık ve sıtma gibi hastalıklarla mücadele ederken, diğer taraftan Kızılordu askerlerinin her türlü rezilliklerine uğramışlardır.

 

Kırım Türkleri tamamen tek başlarına Sovyet devletine karşı sürdürdükleri inanılmaz bir mücadele ile 50 yıl sonra da olsa kısmen Kırım’a dönmeyi başarmışlar. Sürgünden sonra Kırım Tatarlarının “Kırım Tatar Millî Hareketi” adıyla oluşturduğu sivil toplum girişimi, Kırım Tatar Türklerinin vatanlarına dönme talepleriyle sesini yükseltmeye başlamıştır.

 

Sovyetler Birliği, 1967’de yayınlanan bir bildiri ile Kırım Türklerine haksızlık yapıldığını kabul etse de, Kırım’a dönen Türklerin iskânı engellenmiş, Kırım’da Slav unsurların iskânına hız verilmiştir.

 

Kırım Tatarları, 1988’den itibaren yeniden Kırım’a dönmeye başlamıştır.

 

Kırım, 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla bağımsız bir devlet haline gelen Ukrayna’ya bağlı bir Muhtar Cumhuriyet olmuştur.

 

2014 yılına gelindiğinde Ukrayna’da yaşanan olaylar yeni bir Kırım krizini doğurmuş,  Ukrayna ile olan ikili anlaşma kapsamında Kırım’da Sovyet dönemindeki varlıklarını sürdüren Rus askeri üslerindeki birlikler, Şubat ayının sonunda yarımadanın kontrolünü ele geçirmiştir. 

 

16 Mart 2014’te yapılan referandumla Kırım’ın Rusya’ya bağlandığı ilan edilmiş, Rusya, 21 Mart’ta Kırım’ı Rusya’ya bağlayan anlaşmayı imzalayarak ilhak sürecini tamamlamıştır.

 

2014 İşgali öncesinde her 18 Mayıs’ta Akmescit’in merkezî meydanında toplanan on binlerce Kırım Türk’ü bu matem gününü sağduyulu, saygılı ve demokratik bir biçimde anarken Rus yönetimi 9 senedir Kırım Türklerinin bu acılarını anmasına izin vermemektedir. 1944 zihniyeti bugün de Kırım Türklerini açıkça sindirmeye ve adım adım, sinsice yok etmeye çalışmaktadır.

 

Bu gelişmelere rağmen hala daha eski Sovyet sınırları içindeki Kırım Türknüfusunun yaklaşık yarısı başta Özbekistan olmak üzere muhtelif Orta Asya ülkelerinde sürgünde olup, ekonomik ve siyasi imkânsızlıklar yüzünden Kırım’a dönememektedirler.

 

Kırım’a dönmüş bulunan yaklaşık 300 000 Kırım Türkü, yok edilmek istenen varlıklarını ve kültürlerini vatanlarında tekrar kurabilmek ve yaşatabilmek için olağanüstü bir mücadele vermektedirler.

 

Görüldüğü gibi, Kırım’ın tarihi Türkler için zulüm ve kanla yazılmıştır. Kırım Türk’ünün yaşamı vatan ve millet aşkıyla geçen, üzüntü verici, çileli bir yaşamdır.

 

Kırım Türkleri, tıpkı Ahıska, Karaçay, Balkar Türkleri gibi sırf Türk oldukları için dünyanın en büyük katillerinden biri olan Stalin tarafından bir gecede vagonlara doldurularak vatanlarından sürgün edilmişlerdir.

 

Sürgünle ilgili Stalin’in zulmünden Paris’e kaçan Buğra Alpgiray’ın hazin sonunun hikâyesinden kısaca bahsetmek istiyorum.

 

1947 yılı sonbaharında Paris’te Sen nehri kıyısında ceseti bulunan Buğra’nın üstünden çıkan evraktan Kırımlı bir Türk olduğu, II. Dünya savaşı sonunda Paris’te kaldığı ve sefil bir hayat sürdüğü anlaşılmıştır.

 

Son kıtasını okumaya çalışacağım“Paris Akşamları” şiiri onun cebinden çıkan şiirlerden birisidir. Okunduğunda insanı beyninden vuran bir şiirdir.  “Paris Akşamları” şiirini okuyup da Kırım Türkleri’ nin acısını içinde hissetmeyen yoktur.

 

Bir Karakış vakti, Sen kıyısında

Kafamın içinde Türklük ülküsü,

Rûhumu kavuran öz yurt hasreti

Böyle göçeceğim ebediyete

Donmuş cesedimi bulup çöpçüler

Defnedilmek üzre götürecekler

Kimim ben, neyim, ne bilecekler

 

Görüldüğü gibi; 18 Mayıs 1944 tarihi insanlık tarihinin en büyük facialarından birinin tarihidir.

 

Şuna inanıyoruz ki!

Kırım Türkleri bugüne kadar sürdürdükleri mücadelelerine ve millî hareketlerine devam edecekler ve bağımsızlık emellerine ulaşacaklardır.

 

Böyle vahşetlerin bir daha tekrarlanmaması için asla unutulmamasını ve hepsinden önemlisi sürgünün tahribatını hala yaşamaya devam eden ve tek başına muazzam bir var oluş mücadelesi veren Kırım Türk halkının önünde saygı ile eğiliyoruz.

 

TÜRK HAREKETİ olarak Sürgün sırasında ve sürgün edildikleri yerlerde vatan hasretiyle hayata gözlerini yuman kandaşlarımızı saygı ve rahmetle anıyor, huzurlarında saygıyla eğiliyoruz.

 

Son olarak Ne Ukrayna, ne Rusya, Bağımsız Kırım Türk Cumhuriyeti için yanıp tutuşuyoruz. Kırımda Kırım Türk Bayrağının nazlı nazlı dalgalanacağı o günü hasretle bekliyoruz.

 

Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyor, hoşça kalın diyorum.

 

                                                                                                Atila Şimşek

                                                                                                Kur Alb. (e)

                                                                                          Türk Hareketi Başkanı