YAŞASIN BAĞIMSIZ KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ.
(Basın Bildirisi, 01. Temmuz 2017)
Kıbrıs Türk’ünün 1878 yılından bugüne kadar ATA yadigârı toprakları korumak için verdiği haklı ve onurlu mücadelesi Türk Tarihinin altın sayfalarında elbette hak ettiği yeri alacaktır.
Kıbrıs tarihini ve gerçeklerini bilmeden, yabancı devletlerin istekleri doğrultusunda yapılacak girişim veya çözümlerin yeni gerilimler, yeni kavgalara sebep olacağı ve çok daha ağır bedeller ödemek zorunda kalacağımızı göstermektedir. Kıbrıs bu açıdan çok büyük özellikler taşıyan bir sorundur.
Kıbrıs’ta yaşayan toplumlar arasındaki dil, din, ırk, kültür ve sosyal farklılıklar göz önüne alınmadan yapılacak çözümler ise, 1960 yılındaki çözüme benzeyecek veya Annan planında olduğu gibi kısa zamanda bozulacaktır.
Tarihi akış içerisinde Kıbrıs; Türk-Yunan, Müslüman-Hıristiyan sorunu olduğu kadar bir insanlık dramıdır. 1930’lu yıllarda Megali İdea ile başlayan Bizans’ın yeniden ihyasına dayanan Yunan yayılmacılığının Kıbrıs’ta yaşattığı bir insanlık trajedisidir.
Medeni dünyanın sözde insan hakları savunucusu olduğunu iddia edenler Yunan ve Kıbrıslı Rumların propagandaları ile AB ve ABD’nin iç politika dinamiklerinden birini teşkil eden Rum lobilerinin yanlış yönlendirmeleri nedeniyle, Kıbrıs Türklerinin en tabii hakkı olan insan haklarını bile ellerinden almaya çalışmaktadırlar.
2000’li yılların başında Annan Belgesi diye adlandırılan şeytani bir planla Kıbrıs Türkü’nün kanı ve canı pahasına kurduğu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ve Kıbrıs Türkü’nü Rum’un kucağına itmeye çalışmışsa da bunda muvaffak olunamamıştır.
Kasım 2016 yılında tekrar başlayan görüşmelerde, Kıbrıs Rum tarafı yine entrikalar dolu faaliyetlerine arsızca devam etmektedir.
Toprak, Mülkiyet, Ekonomi, Güvenlik ve Garantiler, AB ile İlişkiler ve Yönetim ve Güç Paylaşımı başlıkları altında 6 konuda görüşmeler devam etmektedir.
Türkiye ve KKTC’nin birlikte ortaya koyduğu iyi niyetli tüm çabalara rağmen, Kıbrıs’ın yeniden eşitlik, iki bölgelilik ve iki kurucu devletin oluşturacağı bir federasyon çatısı altında birleştirilmesinin mümkün olmadığı görülmektedir..
Rum ve Yunan tarafının son günlerde ortaya koyduğu olumsuz tavırlar ve söylemler Kıbrıs Türkleri ile eşit şartlarda bir çözüm konusunda hiçbir olumlu unsur içermediği de görülmektedir. Aksine Kıbrıs Türklerinin eşitliği, alınacak kararlara etkin katılımı, güvenliği, dönüşümlü başkanlık, dört özgürlük ve birinci hukuk konularında Rum tarafının olumsuz tutumu devam etmektedir.
Toprak namustur, verilemez. Toprak konusunda verilecek tavizler Türk tarafı açısından güvenlik, ekonomik ve sosyal düzen açısından son derece risklidir.
KKTC topraklarının %28,6’ sının Rumlara verilmesi, bu topraklar içerisinde yer alan 50 yerleşim birimi Rumlara terk edilmesi demektir ki, Bu da 60-65 Bin Türk’ün yeniden göçü anlamına gelmektir.
Türkiye’nin Garantörlüğünü kaldırmak Kıbrıs Türkü’nü Rum’un inisiyatifine terk etmektir. Adadaki Türk askeri varlığının ortadan kaldırılmasını bir kenara bırakın, azaltılması bile düşünülmemelidir. Hele AB ülkelerinin katılımıyla kurulacak çok uluslu polis gücüne Kıbrıs Türkü’nün varlığını emanet etmek intiharların en büyüğüdür.
Sayın Anastasiadis’in yapılan son toplantıda, harita ve garantiler konusunun beşli konferansta görüşüleceği konusunda varılan mutabakata rağmen, Beşli konferansın toplanmasına bir şart olarak ileri sürmesi muhataplarımızın ne kadar gayrı ciddi ve güvenilemez olduğunun bir kanıtıdır
Rum-Yunan tarafının bütün çabaları, Kıbrıs Türklerini Türkiye’nin askeri güvencesinden yoksun bırakmak ve asla vazgeçmedikleri ENOSİS hayallerini gerçekleştirebilecekleri zemini hazırlamaya çalışmaktır.
Yukarıda belirtilen gerçekler, Annan Planı ve 2004 referandumundan ortaya çıkan sonuçları ile Anastasiadis’in Enosis’i gündeme getirmesi ve bizleri eşit bir taraf olarak görmeyip azınlık olarak gördüklerini açık şekilde ortaya koymasından sonra Kıbrıs Türk halkının Ada’daki varlığının yegâne teminatı Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini kaldırmak için Bizans oyunlarına başvurması ön koşul sunması, Cenevre’de devam eden görüşmelerde bir çözüme ulaşılamayacağı apaçık ortadadır.
Kuzey Kıbrıs’a Güneyden getirilecek Rumların, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti dengelerini alt üst edeceği unutulmamalıdır. 15 yıl içerisinde bu sayının Başlangıçta yerleştirilen Rumlarla birlikte 40 bine ulaşacağı ve KKTC nüfusunun %28’i Rum olacaktır. Bu durum KKTC’ni ekonomik ve siyasal açıdan büyük kayıplara uğratacağı gibi ciddi risklere sokacaktır.
Adada iki kurucu devletin birleşmesiyle kurulacak bir Kıbrıs Federasyonu Kıbrıs Türkleri için şimdiye kadar elde edilen kazanımlardan vazgeçmek ve geriye gitmektir.
Kısaca, bir bağımsız devlete sahipken; Rum çoğunluğun hegemonyasına razı olmak; şerefli ve ailesine ve nesline güvenli bir gelecek bırakmak isteyen insanların kabul edebileceği bir çözüm şekli olamaz “FEDERASYON” KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ\'Nİ ortadan kaldırmaktır…
Kıbrıs Türklerini vatansız, devletsiz, özgürlükten yoksun, egemenlikten mahrum bırakmaktır…
Kıbrıs Türklerinin “Kendi kaderini tayin hakkını çalmaktır…
AB’nin haksız desteğini arkasına alan Rumlar, kendilerini Kıbrıs’ın tek sahibi olarak görmekte, bir yandan tek yanlı kararlarla Petrol arama faaliyetlerini yürütmeğe ısrarla devam ederken, bir yandan da askeri ittifaklar oluşturmakta ve aşırı bir şekilde silahlanmaktadırlar.
Diyoruz Ki;
Bütün açıklığıyla ortada olan, kabulü mümkün olmayan bu gerçekler karşısında, Türk tarafının çaresiz olmadığının gösterilmesi zamanı çoktan gelmiştir… Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni her bakımdan güçlendirecek, geleceğini güvence altına alacak adımlar derhal atılmalıdır.
Bu günkü ve Rum liderlerinin verdiği demeçlerle bu görüşmeler “Entrikalarla dolu Entegre planın bir parçasıdır” Ve BM Eski Genel Sekreteri özel temsilcisi GOBBİ’nin “Kıbrıs’ta uyum içerisinde bir birlik yaratmak hayal” sözüne en güzel örnektir.
Lagzkos, Papulyas Cunıs ve Teodoropulas adlı dört eski Yunan Büyükelçilerinin yazdığı “Politikada Düşünceler” kitabında yer alan ve “Tek Gerçekçi Çözüm” olarak belirtilen “Kıbrıs Rumlarını ve Türklerini, yollarında serbest bırakmak en iyi çözümdür. Rumlar Güneyde kendi devletini kurarlar, isterlerse ve alınırlarsa AB’ye girerler, bu onların bağımsızlığı hususunda garanti oluşturur. Kuzeyde zaten kurulmuş devlette ne isterse onu yapar.” Yoludur.
Sanırız Kıbrıs’ta en güzel çözümü yukarıdaki gibi yine Yunanlılar söylemektedir.
54 yıllık Kıbrıs sorununun en iyi ve yaşayabilir çözüm şekli, Adada iki ayrı bağımsız devletin tanınmasıdır…
YAŞASIN BAĞIMSIZ KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ.