08 Mart 2024 tarihinde AHCSA Yönetim Kurulu Başkamı Muhammet Gül’ün hazırladığı “Afganistsan’da gelişen olaylar, Türklerin son durumu ve Afganistanda kadın olmak” konulu toplantıya Prof. Dr. Meşkure Yılmaz, Prof Dr. Neslihan Durak, Afganistan eski Çalışma bakanı Enver Sadet ile birlikte Türk Hareketi Başkanı Atila Şimşek katıldı. Başkanımızın Afganistan ile ilgili gelişen olayları açıkladığı konuşması etkileyici idi.
|
HAZARA TÜRKLERİ
Ağladığında sesi duyulmayan, mutluluğuna ortak bulmayan, kimsesiz evlat muamelesi gören, baskı altında yaşam mücadelesi veren, garip, kimsesiz ve masum bir halk olan Hazara Türkleri;
Kendilerine hiçbir zaman özgürlük şansı verilmeyen, dünya ile bağlantıları kesilen, Fars milliyetçiliğine maruz kalan, kültürlerini yaşamaları ve anlatmaları yasak olan, baskı altında yaşam savaşı veren, katliam ve soykırımların en kötüsüne maruz kalan hak, adalet ve özgürlük özlemi çeken Hazara Türkleri,
Afganistan nüfusunun çoğunluğunu oluşturan, Afgan adının bütün Afganistan halkı için kullanılmaya başlamasından önce Peştunlar diye bilinen Hazara Türkleri,
Afgan halkının ağzında, Hazara ve Kızılbaş sözü aşağılayıcı bir anlam taşıdığından, kendisini gizleyen ve başka isimlerle tanımlayan Hazara Türkleri,
19. Yüzyılın sonlarına doğru, Afgan yönetiminin, azınlıkları sünnileştirip, peştunlaştırma düşüncesinin ağırlık kazanması sonucu, şiddetli bir baskı ve zulüm dönemi yaşamış, pek çoğu Pakistan ve İran’a gitmek zorunda kalan Hazara Türkleri,
İnsanlığın uzaya çıktığı, insan hak ve özgürlüklerinin tavan yaptığı bir dönemde, köle muamelesi gören, çocukları köle pazarlarında satılan, asimile edilen, okumalarına dahi izin verilmeyen, kendi dilini konuşamayan, gelenek ve görenekleri unutturulmaya çalışılan Hazara Türkleri,
Afganistan’ın merkezi bölgesinde, Bamyan, Parvan, Kabil, Gazne, Kunduz şehirleri ve bunların kapsadığı bölgelerde yaşamaktadırlar. Bölge Hazaracât olarak anılmaktadır. Afganistan nüfusunun %29’unu teşkil eden Hazaraların nüfusları 16,5 milyonu geçmektedir.
Hazaraların kökenleri ile ilgili çeşitli görüşler bulunmaktadır. Bu görüşlerden biri Fransız Oryantalist J. P. Ferrier’e aittir. Ferrier’e göre Hazaralar çok eski kavimlerden birisidir. İndo Aryanların bakiyeleri olduklarını, M.Ö. 4. Yüzyıldan beri bu ülkede yaşadıklarını, Afganistan’ın yerli ahalisi olduklarını ve Makedonyalı İskender’e karşı bölgeyi koruyanların, Hazaraların ataları olduklarını aktarmıştır Ferrier, açıklamalarında Yunan tarihçisi olan Cartsius’a dayanarak Hazaraların, Makedonya kralı İskender Zamanında bile Hazaracât’ta yaşadıklarını belirtmektedir. Bu nazariyeye daha sonraları Fletcher de katılmıştır.
İkinci nazariye ise batılı araştırmacılarından biri olan Bellew’e aittir. Bellew’e göre Hazaraların Cengiz Han’ın bölgede bıraktığı askerlerden meydana geldiği, bundan dolayı da Moğol asıllı olduklarıdır. Cengiz Han’ın, Harzemşahlarla girmiş olduğu mücadele neticesinde, Afganistan topraklarına girdiği ve dönüşte Hindistan’a açılan geçitleri tutmak için ordusundan bir kısmını Afganistan’da bıraktığı, dolayısıyla Hazaraların da bu Moğol askerlerinden meydana geldikleri söylenmektedir. Cengiz Han’ın Hazaracat’ı istila etmeden önce bölgede, Halaç ve Karluk Türklerinin yaşadıkları bilinmektedir. Bölgede yaşayan Türkler Cengiz Han ile savaşmadıkları gibi, hem Moğollar hem de Türkler Turan ırkına mensup olduklarından dolayı birbirlerine kaynaşmaları da çabuk olmuştur.
Hazaralar konusunda önemli araştırmacılardan olan E.E. Bacon da, Hazaraların Türk-Moğol menşeli oldukları kanaatindedir. Bacon, Hazaraların sadece Moğolların bakiyesi olmadıkları, aynı zamanda Çağatay ve Timurlular zamanında bölgeye gelen Türklerle karıştıklarını söylemektedir.
Üçüncü nazariyeyi Dorm ortaya koymuştur. Dorm’a göre Hazaralar tamamen Türk’tür. Türklerin ilk defa Afganistan’a gelmesi çok eski tarihlerde Kuşanilerle olmuştur. Çin’in kuzeybatısından göç ederek Afganistan’a yerleşen Kuşanilerin Türk oldukları bilinmektedir. Diğer taraftan Hazaralar, Afganistan’da hâkim olan Mengü Han zamanında bugünkü yaşadıkları bölgeye yerleşmişlerdir. Cengiz Han’ın Afganistan’ı işgal etmeden önce bu bölgede Halaç ve Karluk Türklerinin yaşadıkları da bilinmektedir. İbni Haldun’un belirttiği gibi Belh ve Hazaracât bölgesi Türklerin merkezi durumunda olup, bölgede yaşayan Türkler Cengiz Han’la savaşmışlardır
Afgan tarihçisi Feyz Muhammed Han ise, Hazaraların Moğollardan ziyade Türklükle irtibatının oldukça güçlü olduğunu söylemekte, Halaç ve Karluk Türklerinin Hazaraların ataları olduğunu iddia etmektedir.
9 ve 10ncu yüzyıllara ait tarih ve edebiyat metinlerinde Hazaralar, Garçe (Garze) Türkleri olarak geçmektedir. Bölgeye Moğollar gelmeden önce Garçe Türkleri bölgede yaşamaktaydılar. Bu da Hazaraların Türk olduklarını bir kez daha vurgulamaktadır.
Diğer bir görüşe göre ise, tamamen Türk oldukları ve Mengi Han zamanında Hazaracât’a yerleşen bir Türk kavmi olduklarıdır. Hicri 3. ve I4. Yüzyıla ait tarih ve edebiyat metinlerinde Hazaralar, Garçe Türkleri olarak zikredilmektedir. Hazaralar, Türkmenlerden amca oğlu anlamında “Abaga” kelimesi ile, Özbeklerden teyze oğlu anlamında “Bole” kelimesi ile bahsederler.
Bütün bu tezlere rağmen, Hazara Türkeri’ne Fars olduklarına dair propaganda yapılmaktadır. Türkçe konuşmaları yasaklanan, her türlü asimilasyona uğrayan, katledilip, vahşice öldürülen Hazara Türkleri, yasak olmasına rağmen, Türkçe kelimeleri ısrarla kullanmaya devam etmekte, kendi öz kimliklerini korumak için her türlü mücadeleyi vermekte, Türk olduklarını dosta düşmana, bütün dünyaya haykırmakta ve Türklükleri ile gurur duymaktadırlar.
Afganistan bulunduğu konum itibariyle tarihin her döneminde istilalara uğramış bir ülkedir. Hazaracât bölgesi de tarihin çeşitli dönemlerinde istilacıların hâkimiyetinde kalmış ve Hazara Hanları ve Emirleri tarafından merkezi hükümetlere haraç ve vergi vermek suretiyle idare edilmiştir. 9ncu yüzyılın sonlarına doğru Emir Zunnün Ergün tarafından kurulan “Ergüniye Hazara Emirliği” Safevi devleti hükümdarı Şah İsmail’in Hazara Emiri Şah Beg Ergün’ü öldürmesi ve topraklarını işgal etmesi ile son bulmuştur.
Hazaralar tarih boyunca daima hunharca işlenen kanlı katliamlara maruz kalmış ve kalmaktadırlar.
llk Afgan devletini Peştunlar kurmuş ve Abdurrahman Han dönemine kadar beylerbeyi şeklinde yönetilmiş
Abdurrahman Han, Afganistan tahtına geçtikten sonra Hazara Han ve mirleri Abdurrahman Hanı desteklemişler, ancak bu durum uzun sürmemiş Abdurrahman Han, kendisine karşı tek güç ve tehlike olarak gördüğü Hazaraların yaşadığı Hazaracât’ı İngilizlerin desteği ile işgal etmiştir. Mezheplerinden dolayı kafir ve dinsiz olarak gördüğü Hazaralar için sünni alimlerden Hazaralara karşı cihat fetvası çıkarmış, ilk olarak Hazara Hanlarını Şir Ali Han’a destek verdiklerinden dolayı tutuklatmıştır. Halka 16 çeşit ağır vergi koymuş, ödeyemeyenleri ve önde gelen nüfuzlu kişileri tutuklatmıştır. Bütün otlak ve verimli topraklara el koymuştur.
Bölgede yaşayan Hazaralarla birlikte Özbek ve Nuristanlılar başta olmak üzere binlerce insanı katletmiştir. 1890-93 yılında Afganistan'ın Ahtardin asıllı han’ı Abdurrahman Han, Hazaraların yüzde 62’sini katlederek binlerce genç kız ve oğullarını Araplara köle olarak satmıştır. Abdurrahman Han’ın Hazaralara karşı kin ve nefreti diğer gruplara göre daha fazla olmuştur.
1893 savaşından sonra ekonomik açıdan canlılığını kaybeden Hazaracât, özellikle Hazaraların otlakları ve arazileri devlet malı olarak zapt edildikten sonra perişan olmuştur. Hazaralar vatanlarından göç ederken toprakları devlet himayesinde göçebe Peştunlara peşkeş çekilmiştir. Hazaralar topraklarını ucuz fiyata Peştunlara satmaya zorlanmıştır. Abdurrahman Han’ın oğlu tarafından öldürülmesinden sonra Hazaralar için af çıkarılmış, Peştunlar tarafından ele geçirilen araziler tekrar Hazaralara verilmeye başlayınca göç edenler geri dönmeye başlamışlardır.
1929 yılından sonra Hazaralar Afganistan’ın siyasi, ekonomi ve kültürel alanlarında önemli rol oynamışlardır
1978 yılından sonra mücahit partiler, komünist hükümete karşı direnişe başlayınca, Hazaralardan 50’ye yakın grup bu direnişe katılmıştır. Sovyet işgalinde bile topraklarını korumak için savaşan ve bu yolda büyük kurbanlar veren Hazaralar, işgal sonrası da iç çatışmalarda en çok kurban veren halk olmuştur.
1979 yılında Hazaraların dini liderleri ve aydınları bir araya gelerek “Afganistan İslam Devrimi İttifakı” hükümetini kurarak Seyit Ali Behişti’yi cumhurbaşkanı olarak seçmişlerdir. Bu tarihten sonra Hazaracât, yıllardan sonra özerk bölge durumuna gelmiştir.
1989 yılında Hazaralar bir araya gelerek Vahdet Partisi’ni kurmuş, 1991 yılında ilk kez Vahdet Partisi, Afganistan meselesi üzerinde uluslararası bir konferansa davet edilmiş, daha sonra İstanbul’da düzenlenen İslam Ülkeleri Dışişleri Bakanları konferansına katılmış, Afganistan’ın oluşumunda etkin rol almışlardır.
Talibanların hâkimiyeti döneminde Hazaralar Kanda, Zabul, Baglan, Mezarı-Şerif ve Bamyan gibi bölgelerde toplu katliamlara maruz kalmışlardır.
Uluslararası hukuk örgütlerinin raporlarına göre, Talibanlar sistemli biçimde Hazaraların soykırımını gerçekleştirmişler. 1998 yılının Ağustos ayında Mezarı-Şerif bölgesinde 8 bin çocuk ve kadını acımadan katletmişlerdir. Toplu katliamlarla birlikte Hazaralara ait tarihi eserler, ibadet yerleri ve yerleşim birimlerini yıkmışlardır. Buda ve Bamyan’da Hazaralar için tarihi ve kültürel miras olarak kabul edilen iki eski heykelin de imha edilmesi bunun bir kanıtıdır.
İnançlarına göre en ağır cezaları ödeyen Hazaralar, her Aşure Töreni'nde kanlı saldırılara maruz kalmışlardır. 2015 yılında Afganistan'ın başkenti Kabil'deki matem töreninde çocukları hedef alan patlama bile dünyanın gözünden kaçmıştır..
Afganistan'daki Hazaralar, ayrıca son yıllarda Taliban ve Sünni radikaller tarafından saldırılara maruz kalmakta ve rehin alınmaktadır. Bu saldırılardan dolayı son iki yıl içinde 140 binden fazla Hazara, Afganistan'ı terk ederek sığınmak üzere batı ülkelerine gitmiştir.
Kendi topraklarındaki zor hayatlarına devam eden Hazaraların son 14 yıl içinde kendilerine karşı işlenen tecavüz ve katliamlara olan itirazları sadece yapılan protestolarda gözlenmiştir.
23 Temmuz 2018 tarihinde Hazaralara karşı sürekli olarak işlenen saldırılardan sonuncusu en korkunç ve vahimi olmuştur.
TUTAP projesinin (Afganistan’ın 10 vilayetine elektrik enerjisi verecek olan Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Afganistan ve Pakistan’dan geçecek proje) Hazaracât’ın başkenti Bamyandan geçmesi planlanmıştı. Son anda Afgan Hükümetinin bu hattın yolunu değiştirerek Kabil kuzeyinden Salang’a yönetmesi gösterilere neden olmuştur.
Kabil’in batısında Hazaraların en yoğun yaşadığı Daşt –Kabil’de sabah saatlerinde başlayan gösteriye on binlerce Hazara türkü katılmıştır. Protestocular özellikle kadınlardı. Gösterinin sakin ve huzurlu nitelikte olması planlandığı için meydanlara kadınlarla birlikte çocuklar da gelmişti. Protestocular sivil hakları talebinde bulunarak ve maruz kaldıkları sistematik ayrımcılığa karşı sloganlar seslendirdiler: "Biz şiddet istemiyoruz. Eşitlik haklarımızı talep ediyoruz ".
Bu protestolar sırasında aniden silah sesleri duyuldu. Öldürülen üçüncü kişi kalabalığın içinde polis tarafından ateş açılan protestocu oldu. Sakin gösteri kanlı çatışmalarla ve patlamalarla sonuçlandı. Kullanılan silahların Afgan ordusuna ve polisine ait olduğu belirlendi. Gizli tutulan ölü sayısı ve on binlerce yaralının olması ölenlerin Afganistan yetkililerinin açıkladığından defalarca fazla olduğuna işarettir.
Bu günde Hazaralar aynı sıkıntı ve dertlerle uğraşmaktadır. Hazara Türklerinin siyasi, sosyal ve kültürel alanda ilerlemesi en çok bölgedeki Peştunlar ve Tacikler’i tedirgin etmektedir. Peştunların yaptığı katliam ve soykırımlar karşısında dağılmanın eşiğine gelen Hazara Türkleri, birlik beraberlik ve dayanışmanın en güzel örneklerini göstermiş, yerleri ve yurtlarını terk etmemiş, en çok da eğitime önem vererek pek çok başarıya imza atmışlardır. Hazara Türklerinin gösterdiği milli birlik, beraberlik ve dayanışma ülküsü bütün Afganistan’a örnek olmuştur.
Afganistan’da yaşamış ve şu anda yaşayan Hazaraların büyük kısmı, Hazara Karluk, Hazara Nayman, Hazara Kıpçak, Hazara Tatar, Hazara Türkmen, Hazara Çağatay adıyla anılmaktadır.
Hazara Türklerinin, en kalabalık ve en zengin boyu, ticaretle uğraşan ve genellikle Mezarı Şerif, Kabil ve Bamyam gibi illerde yaşayan Hazara Türkmenleridir. Genelde bölgede yaşayan diğer halklara göre geri işlerde çalıştırılmakta, hamallık ve çobanlık yapmaktadırlar.
Talibanların hâkimiyetinden sonra Hazaralar yeni Afganistan hükumetinin siyasi süreçlerinde yer almaya başlasa da, onlara karşı ayrımcılık yaklaşımı değişmemiş, yeni hükumetlerce Hazaraların yaşadıkları bölgelerin gelişimine sınırlı yatırımlar yapılmıştır. Hazaracât bölgesine bir hastane veya tıbbi işletme inşa edilmemiş, kötü koşuldaki okullar onarılmamıştır. Yeterli iş alanlarının olmaması, hükümetlerin bölgeye yatırım yapmaması Afganistan’da Hazaraların üvey evlat muamelesi görmesi olarak algılanmaktadır.
Hazaraların çoğunluğu halen Afganistan'da kenar-dağ bölgelerinde insan hak ve hürriyetlerinden mahrum, hükümetin sunduğu hizmetlerden uzak mağaralarda yaşamaktadırlar. Devlet kuruluşlarındaki görevlere alınmada, üniversiteye girmede, orduya ve polise alınmada Hazaralara asgari düzeyde kota uygulanmaktadır. Kısaca Hazaralar Afganistan’da 3ncü sınıf vatandaş muamelesi görmektedir.